AYSO
200x200 piksel Reklam Alanı

Yanan Gemiyi Kumla Söndürmek

Yanan Gemiyi Kumla Söndürmek

25 Şubat 2019 | ANILARDAN
204. Sayı (Ocak-Şubat 2019)
5.490 kez okundu

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç

Bir Çin atasözü; “Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ona karşı dikkatli ol. Bilmeyen ve bilmediğini bilen temizdir, ona öğret. Bilen ve bildiğini bilmeyen uyuyordur, onu uyandır. Bilen ve bildiğini bilen bilgedir, onu takip et” der. Çevremizde bildiğini sanan, bilmediği bilmeyen, akıl vermekten hoşlanan tehlikeli kişilerin sayısı az değildir.

İlginç anılarımdan birini İstanbul Boğazı’ndaki büyük gemi yangınında yaşadım. İstanbul’un en büyük tehlikelerden biri 13 Mart 1994 günü saat 22:20'de İstanbul Boğazı’nda meydana gelmişti. Yaşadığım yüzlerce yangınlar içinde en uzun süreni ve belki de en risklisiydi. Karadeniz'den Marmara'ya geçmek üzere İstanbul Boğazı'na giren Kıbrıs Rum Bayraklı NASSIA adlı ham petrol yüklü tanker ile Marmara'dan Karadeniz'e çıkmakta olan aynı ülke bayraklı SHIPBROKER adlı kuru yük gemisi, Boğazın Hamsi Limanı-Filburnu hattında çarpıştılar. Ham petrol dökülerek yanmaya başladı. Petrolün Boğazın kıyılarına yayılmasını önlemek için tankeri kurtaran gemileriyle boğazdan Karadeniz’e çektirdik. Tehlike İstanbul’dan uzaklaştırıldı ama yakıtın denize dökülüp kirletmemesi için yangının söndürülmesi gerekiyordu. Yangın çok büyüktü. Yanan petrolün sıcaklığından çelik sac eriyip dökülüyor, kuvvetli esen rüzgâr söndürmeyi zorlaştırıyordu. Uykusuz ve yorgun yangının söndürülmesini idare etmeye çalışıyordum. Yangının üçüncü günüydü, sırılsıklam olmuş ve üşümüştüm. Tankeri yaklaşık bir kilometre mesafeden askeri Işın Kurtarma gemisi takip ediyordu. Bir ara askerler bir botla içinde bulunduğum söndüren gemisine yanaştı. Neden geldiklerini merak ettim. Bir mesaj getirdiklerini düşünüyordum. Meğerse askeri gemide bütün telsiz konuşmalarını dinliyorlarmış, benim yorgunluğumu ve ıslandığımı anlamışlar. İsmini bilmediğim geminin komutanı bana elbise göndermiş. Askeri parka ve elbise ile komutanının selamını ve tebriklerini getirdiklerini söylediler. Bu olay beni çok duygulandırdı ve mücadele gücümü artırdı. Hatta başbakanı bu elbise ile
karşıladım.

Yangının dördüncü günü akşamı vali Sayın Hayri Kozakçıoğlu aradı bir şeye ihtiyacım olup olmadığını, yangının ne durumda olduğunu sordu. Kendisine sabaha karşı söndüreceğimizi söyledim. Pek inanmadı, ama gerçekten yangını sabaha karşı söndürdük. Sabahleyin aradım ve söndürdüğümüzü söyledim, çok mutlu oldu. Başbakanın beni görmek istediğini, helikopter
ile gelip beni götüreceğini söyledi. Helikopterle Kilyos sahiline geldi ve beraber Atatürk Havaalanı’na gittik. Havaalanında başbakan Sayın Tansu Çiller ile görüştük. Başbakan elini omzuma attı ve her zamanki tavrı ile basın mensuplarına “Arkadaşlar yangını söndürdük” dedi. Söndürme sırasında, söndürmeyi nasıl yapmamız konusunda onlarca telefon geldi. Sadece Başbakanlık ve vilayet aracılığıyla arayanlara cevap veriyordum. Başbakanlıkta ve vilayette bizim bilmediğimizi veya önerilerin uygun olduğunu sanıyorlardı. Kimi neden köpükle müdahale etmiyorsunuz diye, kimi neden gemiyi batırmıyorsunuz diye arıyordu. Öylesine yüksek sıcaklık vardı ki köpüğün yangına ulaşması mümkün değildi.

Gemiyi batırmak ise çevre felaketine yol açabilirdi. En ilginç öneriyi bir makine mühendisi yaptı. Başbakanlıktan arıyoruz dediler ve telefonu bağladılar. Arayan kişi kendisinin makine mühendisi olduğunu yangın söndürmeyi iyi bildiğini söyledikten sonra “Gemiyi su ile söndüremezsiniz, Kilyos sahilinde kum var, oradan kum getirip yangının üzerine atarsanız hemen söndürürsünüz” dedi. Yüksek sıcaklık nedeniyle römorkörlerin tankere 30-40 m’den daha fazla yaklaşması mümkün olmadığı gibi kum atmak ayrı bir problemdi. Zaten kum yakıt tanklarının dibine doğru gider, oysa yanma her zaman yakıt tankının üst yüzeyinde olur. Biraz fazla kum atılırsa da gemi batar ve tonlarca yakıt Karadeniz’i adı gibi kapkara yapardı.

Yorgun ve uykusuzdum, bu kadar saçma bir öneriyi hiç duymamıştım. Tüm konuşmaları dinledikten sonra nereden mezun olduğunu sordum. Benim bulunduğum İTÜ Makine Fakültesi'nden mezun olmamıştı. “Sen makina mühendisisin ben de Makine Fakültesi öğretim üyesiyim. Eğer benim Fakültemden mezun olsaydın, seni mezun ettiğimiz ve senin hocan olduğum için kendimden nefret ederdim. Sen bilgini kendine sakla!” dedim ve telefonu kapattım. Sonra da söylediklerim ve telefonu yüzüne kapattığım için üzüldüm. Vilayetin santraline bundan sonra vali hariç bana kimseyi bağlamamalarını söyledim.


 

İlginizi çekebilir...

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç Anısına

İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak uzun süre görev yapan Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç; yangın güvenliği konusun...
19 Ağustos 2021

Yangının Kaynağını Bulun

Göreve başlayalı birkaç ay olmuştu. Bir yaz sabahı erkenden telefon çaldı....
20 Nisan 2021

Söndüğünden Emin Olmak

Japonya'da itfaiye eğitimi yaptığım sırada hocalar derslerde 'Yangının söndürüldüğünden emin olun, söndüğüne karar verdikten sonra en az yarım...
22 Mart 2021

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.