Yangın ve Güvenlik Dergisi 86. Sayı (Nisan 2005)

104 IMAKALE özellikleri belirlenmeli, çekiçleme etkilerinin oluşmamasına özen gösterilmelidir. Belirli bir alanda yapı inşa edecek olan mühendisin yukarıda sayılan tasarım ilkelerini bilmesi ve bu ilkelere uyması yanında, ileride meydana gelebilecek afetlerin yol açabileceği yapısal hasar üzerinde etkili olan aşağıda sıralanan genel parametreleri de bilmesi ve ona göre projelendirme faaliyetlerini yürütmesi gerekir: a) Yapının yapılacağı alanı etkileyebilecek yakın ve uzaktaki afet riski taşıyan bölgeler, b) Bu bölgelerde meydana gelebilecek afetlerin büyüklükleri ve meydana geliş sıklıkları, c) Deprem afetlerinde beklenen kuvvetli yer titreşim inin devam süresi ve frekans özellikleri, d) Zeminyapı karşılıklı etkileşimi. 7269-1051 sayı l ı kanunun 3. maddesi, Türkiye'de afet bölgelerinde yapılacak, büyütülecek, tamir edilecek veya değiştirilecek resmi ve özel her türlü yapının tabi olacağı teknik koşulları bir yönetmelikle belirlemek §örev ve yetkisini eski İmar ve İskan Bakanlığı'na vermiştir. Bakanlık da bu yetkiye dayanarak, 9 Haziran 1975 tarih ve 15260 sayı l ı Resmi Gazetede yayın lanan "Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmeliği" çıkarmıştır. 7269-1051 sayılı kanunun 3. maddesi, belediye sın ı rları ve mücavir alanlar içinde yapılacak yapıları bu yönetmelik hükümlerine uygun şekilde yaptırmak, uygun yapılmayanları yıktırmak, yönetmelik hükümlerine uygun şekilde inşa edilmiş yapılara iskan ruhsatı vermek görev, yetki ve sorumluluğunu belediyelere vermiştir. Türkiye'de yerel yönetimlerin yerel halkı n ortak ihtiyaçlarının karşılanması için yürütmesi gereken temizlik, ulaşım, altyapı, sağlık vb. hizmetler başlı başına büyük bir iş hacmi yaratmaktadır. Bu iş hacmine pek az ülkede rastlanan bina proje ve inşaat kontrolü yükü de eklenince, belediyeler yukarıda da sıralanan yapı l arı n yönetmelik hükümlerine uygun YANGIN ve GÜVENLİK SAYI 86 Uluslararası kurulıışların afet sonrası dönemde etkin olması afetzedeler için çok olıııııludw: şekilde yaptırılması, uygun yapılmayanların yıktırılması, yönetmelik hükümlerine uygun yapılara iskan ruhsatı verilmesi görev, yetki ve sorumlu l uklarını yerine getirirken gerekli dikkat ve duyarlılı ğı göstermemektedirler. Belediyelerin yukarıda değinilen yükümlülükleri ile ilgili olarak Tabban şu değerlendirmelerde bulunmaktadır (21 ): Nüfusu 2000'in üzerindeki yerleşim yerlerinde belediye örgütünün kurul mas ı zorunludur ve bu örgüt, afetlerle ilgili mevzuatı tatbik etmekle yükümlüdür. Oysa, böyle küçük yerleşim yerlerinde belediyeler gerek mali yönden gerekse teknik eleman bulma yönünden bu ta tbikatı sağlayamamaktadırlar. Ayrıca belediyeler, seçimle işbaşına gelen politik örgütlerdir. Afet mevzuatının uygulanması vatandaş zararına mali külfetler getireceği için, belediyeler yeni seçim endişesiyle ilgili mevzuatın uygulanmasını aksatmaktadırl ar. Yapılaşmada yönetmelik hükümlerine uyulup uyulmadığının saptanması ancak konusunda uzman teknik elemanların istihdam edilmesi ile mümkündür. Oysa, Türkiye'de birkaç büyük il dışındaki diğer illerde teknik hizmetleri yürütecek yeterli miktarda eleman istihdam edilmemektedir. Bunun nedeni söz konusu illerin yaşam koşullarının yetişmiş teknik elemanlara cazip gelmemesi, yerel yönetimlerin de bu elemanları bünyelerinde çalışmaya teşvik edecek cazip koşulları oluşturmamalarıdır. Örneğin 1992 depremini yaşayan Erzincan Belediyesi'nde o yıllarda görev yapan inşaat mühendisi yoktur (22). İl merkezlerinde bile yeterli teknik elemanın istihdam edilemediği ülkemizde, yerel yönetimlerin yukarıda belirtilen yönetmelik hükümlerine uygun yapı laşmayı denetlemesinin ne kadar etkin olacağı tartışılır. Aslında, Sucuoğlu'nun ifadesiyle (23); "...Belediyeler bu işi hiçbir zaman yapmadılar; zaten teknik olarak da, bütçe olarak da bu tür bir teknik kadro kurma imkanları da olmadı ve kimse de belediyelerden bunu sorgulamadı." Yeniden inşa aşamasında afetzedeler için afet konutları yapılması konusunda Durmuş şu görüşleri ileri sürmektedir (24): "Mevcut sistemde devlet, binası ağır hasarlı olanla, yıkı lana yeni bina yapmaktadır. Orta ve az hasarlılara da daha kısıtlı olarak hak verilmektedir. Türkiye'nin % 98'inin deprem bölgesi olduğu göz önüne alındığ ı nda her an yeni afetlerle karşılaşılması muhtemeldir (...) devletin bu karşılıksız sigortayı sürdürmesi imkansız hale gelebilir (...) 7269 sayılı kanundaki "hak sahipl iği" kavramının kapsamını daraltmak zorunda kalabiliriz ve afet sonrası afetzedelere sadece prefabrik barınma imkanı sağlamakla yetinebiliriz." Afet konutlarının nereye yapılacağı konusunda alternatif bir uygulama öneren Yurtnaç ise şu görüşleri ileri sürmektedir (25): "... 7269 sayılı Afetler Yasası'nın 7. maddesinde 'iç iskan'dan bahsedilmektedir (...) bunu geniş yorumlayarak veyahut gerekli yasal düzenlemeler yap ı larak, afetzedelerin taleplerine göre memleketlerine konutlarının yapılması temin edilebilir. Böylelikle konutların yapımı daha hızlı bir şekilde bitirilecektir. Ayrıca Marmara'dan Doğu'ya tersine göç başlatılmış olacaktır. Bu projeye Anadolu halkı hem gönüllü olarak katılacak , hem de devlet bu konudaki hızlı yapılanmadan dolayı prestij sağlayacaktır." Afet etkilerine dayanıklı yapılaşma konusunda son olarak Tankut'un şu değerlendirmesine değinmekte yarar vardır (26): "'Türkiye'de ne zaman yapılar depreme dayanıkl ı olacak?' sorusunun yanıtı kısaca, 'İnsanlar ev alırken fayansın rengine, musluğun markasına gösterdikleri ilgiyi, yapının deprem dayanım ına da gösterdikleri zaman' diye verilebilir."

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=