Yangın ve Güvenlik Dergisi 205. Sayı (Mart 2019)

6 Yangın ve Güvenlik / Mart 2019 yanginguvenlik.com.tr ANILARDAN EN BÜYÜK KİM? İ stanbul’da henüz depremden söz edilmezken, 1995 yılında, Sayın Emine Sabancı Kamışlı ile Aksi- gorta’da “Yangın, Deprem ve Sigorta” konulu bir çalışma başlatmıştık. Bu çalışmanın amacı, ilkokul ve ortaokul- larda resim yarışması yaparak, öğren- cilerin yangın ve deprem konularında eğitilmelerini sağlamaktı. Güzel bir organizasyon yapılmıtı. Önce İstan- bul’da, sonra İzmir’de, ilkokul ve ortao- kullar arası “Yangın, Deprem ve Sigorta” konulu resim yarışması düzenlendi, ödül alan ve dereceye giren resimler sergilendi. Daha sonra Aksigorta içinde bir eğitim birimi oluşturuldu. Amaç, ilko- kul öğrencilerine tatbiki olarak yangın ve deprem güvenliğini anlatmaktı. İlk birkaç okulda öğrencilere yangından nasıl korunacaklarını ve yangın çıkma- ması için ne yapmaları gerektiğini ben anlattım. Bazı eğitimlere, Sayın Emine Sabancı Kamışlı bizzat iştirak etti. Son- raları, eğitimleri Aksigorta bünyesinde yetişen elemanlar devam ettirdi. Okullardaki eğitimlerde bilgi ver- mek için bir araya topladığımız ço- cuklar, cıvıl cıvıl gözleri pırıl pırıldı. Gürültüyü kesmelerini sağlamak ve dikkatlerini çekmek için, “Bakalım kim bilecek. İtfaiyeciler neden kırmızı ke- mer takar, biliyor musunuz?” diye söze başlıyordum. Farklı cevaplar veren olsa da “Pantolonları düşmesin diye” bağıranlar çoğunluktaydı. Hep birlikte doğru bilenleri alkışladıktan sonra, peş peşe “Eskiden itfaiyecilere ne denirdi”, “itfaiyenin telefonunu bilen var mı”, “İt- faiye yangına gidince para alır mı” gibi sorular soruyordum. Daha sonra bütün cevapların “İtfaiye” olduğu sorulara geçiyordum. “Yangını kim söndürür”, “Kuyuya düşen, ağaçta kalan hayvan- ları kim kurtarır”, “Sel baskınlarında, çökmelerde kim yardım eder”, “Asan- sörde kalanları kim kurtarır”, “Hangi kuruluş ücret almadan yardıma koşar” şeklinde sorduğum sorulara hep bir ağızdan “İtfaiye” diyorlardı ve ben ara vermeden “En büyük kim” dediğimde, daha büyük bir coşku ve daha yüksek sesle “İtfaiye” diye bağırıyorlardı. Bu eğitimlerde birtakım öğütler veriyordum. “Okulda, kâğıtları rastgele yerlere, merdiven boşluğuna atmayın. Atanlar varsa uyarmalı ve almalısınız. Kibritle oynamayın ve arkadaşlarınız arasında kibritle şaka yapmayın. Alarm verildiği zaman koşmayın. Yavaş yavaş sınıftan çıkın. Öğretmenlerinizin istedi- ği gibi hareket edin. Sizler çocuk değil- siniz, artık abisiniz. Abiler çok şey bilir ve bildiklerini küçüklere öğretir. Bugün öğrendiklerinizi küçüklere öğretecek- siniz. Büyüklerinize sorun bilmiyorlar- sa onlara da öğretin. Evde prizlere çivi sokmak tehlikelidir. Sobaların kapağını açmak, tüple oynamak, habersiz ocak yakmak çok tehlikelidir. Biliyorum siz kibritle oynamazsınız, kardeşleriniz oynarsa hemen elinden alın, onlara tehlikeli olduğunu söyleyin. Evdey- seniz ve yangın çıkarsa heyecanlan- mayın. Önce başkalarına haber verin, evde kimse yoksa evden çıkın başka- larına yangın olduğunu söyleyin, itfai- yeyi yani 110 telefonunu arayın. Evden çıkamazsanız pencereyi açın bağırın” diyordum. Arada parmak kaldırıp “Öğ- retmenim öğretmenim” diye bağıran öğrenciye söz verdiğimde de “Bizim komşunun oğlu Faruk, kibrit yaktı ben de ona yakma dedim” diyerek, hem bildiğini hem de söylediklerimi uygu- ladıklarını anlatanlar oluyordu. Bazen düşündüren, bazen güldüren sorularla karşılaşıyordum. Genellikle çocuk yaşta öğrenilen bilgiler unutulmaz, her zaman hatırla- nır. Eminim her biri o günleri ve söy- lediklerimi hatırlıyordur, ama hiç biri beni hatırlamıyordur. Kim bilir her biri şimdi nerededir. Belki de bazıları be- nim anlattıklarımı, şimdiki çocuklara anlatıyordur. n Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=